Mart 2019 tarihinde TÜSİAD merkezinde “Sosyal Duygusal Beceriler Çalıştayı” gerçekleşmişti. Eylül 2021 tarihinde ise MEB tarafından ” OECD Sosyal ve Duygusal Beceriler Araştırması -Türkiye Ön Raporu” yayınlandı.

2019 yılında yapılana çalıştaya kamudan (Milli Eğitim Bakanlığı), akademiden (üniversite ve liselerden), özel sektörden ve sivil toplum kuruluşlarından 62 kişi katılmıştı. Çalıştayda sosyal duygusal becerilerin teorik ve kavramsal çerçevesi çizildi. Ve bazı öneriler sunuldu. Bunlardan bir tanesi de “Sosyal ve Duygusal Öğrenme-SDÖ” becerilerinin örgün ve yaygın eğitim müfredatına, okulların günlük işleyişlerine, ders materyal ve malzemelerine nüfuz etmesi sağlanarak olumlu bir okul iklimi oluşturulmasıydı. Aslında bir önceki yazımızda (“Aslında Kapasitesi Olan Öğrenciler Okulda Neden Başarısız Olurlar”) çocukların tam da bu yönleriyle tanınması gerekliliğinden ve eğitim içeriğinin buna göre şekillenmesi ihtiyacından bahsetmiştik.

Bugünlerde de yepyeni bir dünya düzeninin adım sesini her gün daha güçlü duymaktayız. Araştırmaların sonuçları çarpıcıdır. Dünya Ekonomik Forumu’nun “İşlerin Geleceği” raporuna göre, bugün ilkokula başlayan çocukların %65’inin çalışma hayatına girdikleri zaman günümüzde adı bile olmayan mesleklerde çalışacakları tahmin ediliyor.

Bütüncül Eğitim Anlayışı

Değişimin kapsamı ve uygulamadaki başarısı düşünüldüğünde ‘Yeni Eğitim’ anlayışının sadece kamu tarafından ele alınamayacak kadar çok boyutludur. Dolayısıyla, ailelerin, okulların, eğitimcilerin, iş dünyasının ve sivil toplum kuruluşların yeni nesillerin nitelikli eğitim almaları için fikir birliği oluşturmaları ve ortak hedef koymaları gerekmektedir. Bütüncül ve kapsayıcı bakış açısı ile erken çocukluk döneminden başlayarak yaşam boyu eğitim ilkesi ile hareket edilmesi uygun bir yaklaşım olacaktır.

Sosyal ve duygusal gelişimin desteklenmesinin erken yaşlarda başlamasının faydaları göz önünde bulundurulduğunda, erken çocukluk eğitiminin yaygınlaştırılması gelecek nesillere ve toplumun tüm kesimindeki paydaşlara önemli fırsatlar yaratabilir. Örgün ve zorunlu eğitimde ise gelişen teknoloji ve iş alanlarını öngörerek daha dinamik, güncel bir bakış açısı ile yenilenmeye açık olunmalıdır. Temel yetkinlikler arasında matematik, sözel ve teknolojik okur-yazarlık önemini korurken, eskiden olduğu kadar iş bulma konusunda tek başına yeterli görülmemekte, disiplinler arası öğrenimin önemi giderek artmaktadır.

Belirsizliğin hâkim olduğu bir ortamda en çok aranan özellik, karmaşık problemleri çözebilme becerisidir. Bunun için zihinsel esneklik, farklılıklara açıklık ve bütünleşme olarak sentezlediğimiz temel prensiplere dayalı sistemsel bakış, yaratıcılık, muhakeme, sorumlu karar alma, başkaları ile etkin iletişim kurabilme, zorluklar karşısında pes etmeden dayanma anahtar yetkinlikler olarak öne çıkmaktadır.

Bu yetkinliklerin her şartta doğal olarak sergilenebilmesi, bireyin öz farkındalık, sosyal farkındalık, öz yönetim, ilişki becerileri ve sorumlu karar alma başta olmak üzere sosyal ve duygusal becerilerinin gelişmiş olmasını zorunlu kılmaktadır.

SDÖ Eğitimin Özüdür

Tam da bu nedenle, SDÖ temel eğitimin özüdür ve eğitim programlarına gerek program temelli (önleme ve müdahale programları) gerekse okul atmosferine yansıyacak şekilde dahil edilmesi gereklidir. İkinci adım ise bu becerilerin hangi yol ve yöntemlerle kazandırılması gerektiği ile ilgili çalışmaların yapılmasıdır.

Örneğin, temel bilimler eğitiminde yaratıcılığın, tutkunun, merakın, katılımcılığın, eleştirel düşünmenin, iş birliği anlayışının desteklenmesi, kültürel farkındalığı arttıracak sosyal sorumluluk projelerinin yaygınlaştırılması, spor ve sanatın özendirilmesi, sonuç olarak eğitimin genelinde öğrenme ikliminin iyileştirilmesi ve bireyin öğrenmeyi bir yaşam hedefi haline dönüştürmesinin faydaları değerlendirilmelidir.

Öğretmen eğitiminde güncelleme ihtiyacı

Diğer bir konu olarak öğretmen yetiştirme ve öğretmen eğitimi karşımıza çıkmaktadır. Eğitimci sayısı kadar öğretmenlerin yeni nesillerin ihtiyaç duyacakları becerileri kazandıracak nitelikte olmaları da önemlidir. Öğretmekten ziyade, okul çağındaki çocuklara öğrenmeyi öğretmek ve sevdirmek öğretmenlik mesleğinin en temel gelişme noktası olacaktır. Bunun için eğitimcilerin de sosyal ve duygusal becerilerinin geliştirilmesi ve daha donanımlı olmalarını sağlayacak eylemlerde bulunulması gerekmektedir.

OECD’nin PISA 2015 İşbirlikçi Problem Çözümü araştırma raporunda (OECD, 2017) 52 ülke arasında Türkiye’nin son 5 ülke arasında yer alması, bu yetkinliklerin beslenmesi ve desteklenmesinin eğitim sisteminin hedefi haline gelmesi gerekliliğini bir kez daha ortaya koymaktadır.

Raporun tamamı için tıklayınız: https://tusiad.org/tr/yayinlar/raporlar/item/10450-sosyal-ve-duygusal-ogrenme-becerileri

OECD Sosyal ve Duygusal Beceriler Araştırması -Türkiye Ön Raporu

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) bu konuda gerekli çalışmaları titizlikle yürütmektedir.

Bakanlık OECD’nin öğrencilerin sosyal ve duygusal becerilerini ele alan ilk izleme araştırmasının sonuçlarını Eylül 2021’de paylaştı. Bakanlıktan yapılan açıklamaya göre; OECD tarafından 2019 yılında başlatılan araştırma, sosyal ve duygusal becerileri odağına alan ilk uluslararası çalışma olma özelliğini taşıyor. Milli Eğitim Bakanlığı da öğrencilerin bütünsel gelişimi için önemli bir adım atarak araştırmanın ilk uygulamasına katıldı. Böylece Türkiye, araştırmanın ilk döngüsüne katılan 9 ülkeden biri oldu.

Araştırmada incelenen sosyal ve duygusal beceriler, başkalarıyla iletişimde olma, açık fikirli olma, iş birliği yapma, duygularını düzenleme ve görevlerde gösterdikleri performans olarak beş grupta toplandı. Bu becerilerin öğrencilerin akademik başarısını desteklemenin yanı sıra hem topluma uyum sağlayabilmeleri hem de mesleki hayatlarında başarılı olmaları için önemli olduğu vurgulandı.

10 Yaşındakilerin Sosyal Becerileri 15 Yaşındakilerden Daha Fazla

Araştırmada öncelikle 10 ve 15 yaş grubundaki öğrencilerin sosyal ve duygusal becerileri karşılaştırmalı olarak incelendi. Sonuçlar, 10 yaş grubu öğrencilerin neredeyse tüm becerilerde 15 yaş grubundan daha yüksek puanlara sahip olduğunu gösterdi. En büyük farklar ise güven, enerji, sosyallik ve sebat özelliklerinde görüldü. Öğrencilerin zaman içinde sosyal ve duygusal becerilerindeki düşüşler, katılımcı ülkelerde eş zamanlı gözlemlendi. Becerilerin 15 yaşında düşüşe geçmesi ergenlik döneminin etkisi olarak yorumlandı.

Eylül 2021’de hazırlanan güncel rapora da aşağıdaki bağlantıdan erişebilirsiniz.

https://www.meb.gov.tr/19-oecd-sosyal-ve-duygusal-beceriler-arastirmasi-turkiye-on-raporu/duyuru/24057

Bu site, reCAPTCHA ile korunmaktadır ve Google'ın Gizlilik Politikası ve Hizmet Şartları geçerlidir.